YAŞAM-sosyalahtapot: Ağustos 2012
  • ANA SAYFA
  • YAŞAMDA KAL


    •                                                     Aşkın Gölgesi..


      gecenin karanlığında,
      yalnız kalınca,
      yüzüme çarpar gölgenin yüzü.
      tam olarak yaşadığım
      ayrıcalıklı bir farkındalık.
      mutluluk bana sırtını dönmüşse dönmüş
      benim başım dönmüş mü?
      bir ona bakalım.


      içimi deler bakışların
      yalnızlığımı aydınlatır şaşkınlığım
      gölgeleri siler arkadaşlığın
      ve gülümseyen aptallığım.

      içim erir başkalaşır
      hoyrat aşk beni ezer geçer.
      bense sokranan sokratım gibi
      galibi olmayan maçın
      hüsrankar yolcusu olurum.

      göklerin içi dışına çıksa
      vazgeçmem
      geçse de yalnızlığım
      gök yarılsa bende peşinden giderim.

      gölgesi yeter derim senin olmazsa aşkının
      o da olmazsa aptallığın
      sensiz bir deliyim sen gelsen ben ne ederim.

      biblo gibi kalmaksa bana düşen
      düşerim
      düşlerim
      hünkürüşlerim.


      aşkın gölgesi üstüme düştü
      delinip geçti ya içimden
      içimde ne varsa aktı

      senden bana ne kaldı geriye?
      bir avuç gözyaşından başka
      ha bir de gölgesi
      aşkın ve senin
      tabi ki senin daha değerli
      ve derin izlerin
         işte ben ömrümce onu izlerim...



    •                                                              Zaman hızlı bir nehir gibi akıp gidiyor…Peki nereye kadar?

      Biz zamanı kullanmaıgımız taktirde zaman bizi alıp götürüyor, o bizi kullanıyor. Insanoglu üç şeyin kiymetini iyi bilmek ve degerlendirmek zorunda: Zaman, saglik ve vazife, (görevlerini ifa etme, yerine getirme). Hep sikayet ederiz, “Zaman yetmiyor, yetistiremiyorum…” diye… Vaktimizi planli bir sekilde degerlendirirsek, zaman yeter.
      Amerikan Kongre üyeleri üzerinde yapilan gözlemlere göre, önemli isler üzerinde yogunlasip, diger islerini bir yana koyabilenler yeniden seçiliyor; böyle yap(a)mayanlarsa Kongre üyeligine veda ediyor! Keza, Amerikali bir uzman (Dr. De Woot), önde gelen sirketlerin yöneticileri üzerinde yaptigi arastirmada su ilginç sonuçlara ulasmis:

      1. Yöneticiler zamanlarinin % 49′unu sekreterleri tarafindan yapilabilecek islere,
      2. % 5′ini astlarina devredebilecekleri islere,
      3. % 43′ünü is arkadaslarina (o isleri yapmalari daha dogru olacak meslektaslara) aktarabilecekleri islere,
      4. Sadece % 3′ünü optimum biçimde kendi islerine harciyorlar.
      Bu konuyla ilgili kiymetli arastirma yapan yazar Mustafa Özel’in, Yeni Safak Gazetesi’nde çikan makalesini özetleyerek siz degerli okurlarim ile paylasmak istiyorum.
      ZAMANA DUYARLI OLMAK!
      Verimli vakitleri önemli islimize ayirdigimiz taktirde, zamana iyi bir sekilde kullaniyoruz demektir. Pareto ilkesine göre, vaktimizin yüzde 80′ini islerimizin yüzde 20′sine ayiririz. Eger bu % 20 gerçekten verimli islerse, iyi bir planlama yapmisizdir. Aksi halde, vaktimizin çogunu verimsiz islere ayirmisiz demektir. Yöneticilere etkin zaman kullanimi hususunda yapilan baslica öneriler sunlardir:
      1. Mümkün oldugunca kisa vadeli hedeflerinizi belirleyin. (Aylik, haftalik, günlük ve gerekiyorsa saatlik!)
      2. Mutlaka planli çalisin. Önünüzdeki hafta için simdiden plan yapin.
      3. Etkin zaman planlamasi için, alti önemli isinizi önem sirasina göre yazin.
      4. Güne, en zor isi yaparak baslayin; böylece stresten kurtulun.
      5. Yapilmaya deger olmadigina inandiginiz islere zaman ayirmayin.
      6. Her ise, basariniza yapacagi katkiya göre zaman ayirin.
      7. Kolay veya tekrarli isleri mutlaka ya sekreterinize veya astlariniza devredin.
      8. Ayni nitelikteki isleri bir arada yapilabilecek sekilde tasnif edin.
      9. Herseyi yerli yerinde bulundurun ve kolayca bulabileceginiz bir düzen gelistirin
      10. Önemsiz konularda ayrintiya girmeden çabuk karar verin.
      11. Toplantilari da, katilimcilari da en azda tutun. Fakat gerekli toplantilari yapmaktan veya gerekli kisileri çagirmaktan da geri durmayin.
      12. Günün hangi saatlerinde daha verimli oldugunuzu belirleyip, önemli konulari bu zamanlara programlayin.
      13. Üst makamlardan veya baska bölümlerden çikacak karar ve evraklari takip edip süreci hizlandirin, bekleyerek zaman öldürmeyin.
      14. Çok önemli olmayan randevulari en verimsiz saatlere birakin.
      15. Sirket-içi toplantilari haftanin/günün belirli saatlerinde yapin; bu saatleri fazla degistirmeyin.
      16. Zor isler arasina kisa zaman alan dinlendirici isler serpistirin.

      ACELE KARAR VERMEK ZAMAN ÖLDÜRÜR!
      Uzmanlara göre, kötü zaman kullanımının baslica semptomlari sunlardir:
      1. Istiap haddini asmak; boyuna yüklü bir programi olmak. (10 isi kötü yapmaktansa, 7 isi iyi yapin. Ama sektör ortalamasinin altina da düsmeyin!)
      2. Teslim tarihine uyamamak. Sürekli gecikmeler yasamak, sürekli bir seyleri yetistirme telasi içinde olmak.
      3. Sorunlara yüzeysel yaklasmak.
      4. Risklerine ragmen, acele kararlar vermek.
      5. Isi delege etmekten korkmak veya baskalarinin inisiyatifi ele almasından endise etmek.
      6. Kisa günün kazanci pesinden kosup, orta ve uzun vadeli yarari gözardi etmek. Boyuna günlük krizleri asmakla ugrasmak.
      7. Üzerine alinmamasi gereken isleri almayi reddetme hususunda dirençli olamamak.
      8. Randevulari zamansiz vermek. Önemli olanlari geciktirmek veya önemsizlere saatler ayırmak.
      9. Duruma hakim olamama duygusu.
      10. Mükemmelliyetçi poz takinip, iyileri yapamamak.
      11. Stres yaratip kivranip durmak.
      12. Aile ve dostlara hiç mi hiç vakit ayiramamak.
      ZAMAN KAYBINA YOL AÇAN 10 NEDEN
      Insanlar en çok hangi durumlarda gereksiz vakit kaybederler? Yapilan incelemeler zaman kaybina en çok su on nedenin yol açtigini göstermektedir:
      1. Kötü telefon kullanimi. Gereksiz kisilerle konusmak, gereginden fazla konusmak, yazili olmasi gereken bazi haberlesmeleri telefonla halletmeye çalismak.
      2. Verimsiz toplantilar. Içeriksiz, iyi düzenlenmemis veya iyi yönetilmemis toplantilardan hiçbir sonuç çikmaz. Zaman kaybinin en önemli kaynaklarindan biri kötü toplantilardir. Sirketler ne ketum olmali, ne de geveze.
      3. Plansiz, randevusuz ziyaretler. (Bu hususta sekreterlere büyük görev düsüyor. Sirket yöneticilerini randevu disi görüsme taleplerine karsi korumalari gerekiyor!)
      4. Uzun ve gereginden fazla ayrintili raporlar.
      5. Daginik veya tepeleme dolu bir çalisma masasi. Dolayisiyla, sorunlari masada yani sürüncemede birakma.
      6. Yetki devrinde tereddüt, hatta hasislik. Yetki devretmeyene, yetki devredilmemeli!
      7. Özel ricalara itibar; görev disi islere fazlaca bulasma.
      8. Aceleci olmak; aciliyet bölgesinden ehemmiyet bölgesine bir türlü geçememek.
      9. Isleri agirdan almak, hep son dakikaya birakmak.
      10. Hizli okumaya alismamak, herseyi okumaya çalismak.

      ÖNEMLİ BİR NOT:

      Texas Üniversitesi profesörlerinden Dr. Robert W. Seney, 1994 yilinda Türkiye’de çesitli testler yapti. Buna göre ülkemizde 1.5 milyon çok üstün zekâli ve dâhî potansiyelli (150-160 IQ) insan var. Bu rakam nüfusun %2.5’ine karsilik geliyor.
      Sayilar söyle veya böyle degisebilir. Fakat degismeyen tek sey var ki, o da dâhî veya dâhî potansiyelli insanlarimizin kesfedilip geregince degerlendirilemedigidir.

    lllllllllllllllllllllllllll